25 Şubat 2016

EKİP RUHU

24 insan, 24 karakter,
Tek hayal, tek hedef...



Hepimiz bir yerlerden, birşeyleri, birilerini ardımızda bırakıp buraya, hayallerimize kavuşmaya ve gerçekleştirmeye geldik.

Zordur ekip olarak hareket etmek. Bazen birinin istediği olurken, bazen de istemediği kararlara katlanmak zorunda kalır. Ama burada önemli olan ruhu bozmamak. Yeri gelince fedakarlık yapabilmek.

Bugüne kadar bir çok grup ve ekip içinde bulundum. Yöneticisi olduğum KarTutkusu Kayak Kulübünde, off-road kulübümde, maket uçak kulübümde, subaylığım süresince askeri birliğimde hep insanlarla içli dışlı oldum, ekip çalışmalarında yer aldım. Bir çok sorunla karşılaştım.

Buraya gelirken de kafamda soru işaretleri vardı; "Acaba ekip içinde huzursuzluk olacak mı?", "Tartışma yaşayacak mıyız?".

Evet ufak tefek sorunlarımız tabiki oldu ama biz bir ekip olduk ve bu ruhu koruyoruz. Bunu da "Konuşarak çözemeyeceğimiz sıkıntımız yok" prensibi ile başarıyoruz.

Derslerimiz oldukça eğlenceli hatta kahkaha dolu geçiyor, akşam yemeklerinde yemek sonrası uzun sohbetlerimiz oluyor, haftasonu hep beraber kahvaltıya gidiyoruz, halı saha maçları yapıyoruz, ders sonrası spor yapıyoruz ve bunları hep birlik ve beraberlik içerisinde gerçekleştiriyoruz.

Bu arada belirtmek isterim ki, çok yalancı bir grubuz. Mesela birbirimize söylediğimiz bazı yalanlarımız;

  • Bu akşam kesin erken uyuyacam (Gece 2 de yattı)
  • Sigarayı bırakıyorum (İçmeyenler de sigaraya başladı)
  • Her gün ders tekrarı yapacam (Kuşadası'na gezmeye gitti)

Bizden bir kaç kare paylaşayım;




Geçtiğimiz günlerde Ömer Faruk arkadaşımızın nişanlısı sağolsun bize pasta yollamış. Yengemize de buradan teşekkür ediyorum.


Şu anda yanımda Lazio-GS maçını izleyen on numara ev arkadaşım Can'ın 16 Şubat doğum günüydü. Sınıfça kutladık.



68. Filo Başkanı olarak diğer başkanımız Özgür'le beraber buradan ekibimdeki tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum. Hem bu güzel ekibin ruhunun korunmasında gösterdikleri özveri sebebi ile, hem görevimizde bize yardımcı olmak için gösterdikleri yardımseverlik sebebi ile hem de bizi bu göreve layık gördükleri için. Umarım işimizi en iyi şekilde yapıyoruzdur.

Yakında 69. Filo aramıza katılacak. Kendilerinin whatsapp grubuna katıldım ve elimden geldiğince bilgi vermeye çalıştım. Burada adet bu şekilde oluyor. Bir önceki filo başkanı yeni gelecek filoya yardımcı oluyor.

Görüşmek üzere.

10 Şubat 2016

SABRETMEK

Uzaklarda oldukça, oyuncaklarımız hâlâ küçükler...


Bugün Skylife Dergisi için fotoğraf çekimimiz vardı. Yeni başlayan 68. Filo olarak dersimiz boyunca bir çok kare ve video aldılar. Ayrıca 65. Filo ile beraber toplu fotoğraf çekimi yapıldı. Kısmetse Mart Ayı Dergisi'nde olacağız. Ayrıca bir tanıtım videosu da Skylife'in Youtube adresinde paylaşılacak. Yayınlandığında buradan bilgi vereceğim.

Eğitimler oldukça keyifli gidiyor. Gün geçtikçe Akademi'nin ciddiyetini daha iyi anlıyoruz. Bugüne kadar 3 ders (Genel Uçak Bilgisi, Meteoroloji ve Hava Hukuku) aldık. Daha önceden belirttiğim üzere, bu dersleri oryantasyon yani tanıtım şeklinde alıyoruz. Bir yandan da nisan ayında başlayacak VFR'a (Visual Flight Rules) yani Görerek Uçuşlara hazırlanıyoruz.

Eğitim Programımız; 2 ay ATPL Dersleri oryantasyonu, 4 ay VFR uçuşları, 6-7 ay ATPL dersleri ve sınavları, 4 ay civarı da IFR (Instrumen Flight Rules) yani Aletli Uçuşlarımız olacak gibi görünüyor.

3 hocamız da tartışmasız konularında uzmandı. Bir çok sorumuzu eksiksiz cevapladılar. Biz de filo olarak sanırım çok soru soruyoruz.

Hepimiz sabırsızlıkla uçuşların başlayacağı zamanı bekliyoruz. Şimdilik oyuncaklarımıza uzaktan bakıp fotoğraf çekmekle yetiniyoruz. Tabi ki herkesin aklı apronda.

Blogumda teknik konulara fazla gireceğimi sanmıyorum. Zaten internette bu konuda sınırsız kaynak var. Ayrıca iyi bir ders anlatıcısı olduğumu sanmıyorum ama temel bazı konulara zaman zaman değinebilirim.

Bir kaç tebrik ve destek e-postası aldım. İlgi gösteren herkese teşekkür ederim.

Görüşmek üzere.

4 Şubat 2016

THY UÇUŞ AKADEMİSİ 68. FİLO AYDIN

Eğitim yerim açıklanmadan önce Aydın Akademi'yi çok istiyordum. Bunun en önemli nedeni ise THY kültürü ile yetişmek istiyor olmamdı. Açıkcası bana böyle bir şans verdiği için şirketime karşı büyük bir vefa ve gönül borcu duyuyorum. Hatta, ilerleyen senelerde belli bir seviyeye geldikten sonra pilotluk dışında da şirketime hizmet etmek istiyorum. Tip şefliği (Umarım 777 olur), eğitmenlik vs. gibi. Şu da benim için bir gerçek ki, hayalimdeki mesleği yapacak olmamla birlikte, THY gibi Türkiye'nin dünyadaki öncü havayollarından olan bir şirkette ülkeme hizmet edecek olmam da beni oldukça gururlandırıyor.

Gönlümden geçen oldu ve 24 devremle beraber 68. Filo olarak Aydın'a atandık. Kısaca şunu söyleyebilirim ki, burada kendi yuvamızdayız. Bunu net bir şekilde hissediyorsunuz. Akademide, bırakın hocalarımızı, yöneticilerimizi, memur arkadaşları, güvenlik sorumlusu arkadaşlarımız bile çok yardımsever, güler yüzlü ve pozitif enerji dolu. Binalarımız, hangarlarımız, dersliklerimiz, lavabolarımız tertemiz, gıp gıcır. THY'nin burada profesyonel ve ciddi anlamda geleceğe yatırım yaptığı aşikar. Henüz apron ve piste girme şansımız olmadı ama ortam ve uçaklarımız oldukça güzel görünüyor.

Konakladığımız yer Kuşadası Golf&Spa Resort. Adından da anlaşılacağı üzere buranın konsepti bir otelden farklı. Bildiğiniz 2+1 evde kalıyoruz. Çamaşır makinesinden buzdolabına, bulaşık makinesinden ütüye kadar, bir ev için gerekli ne varsa mevcut. Her ne kadar şu an çamaşır makinesinin kontol paneli 777 kokpitinden farklı görünmese de, giyecek gömleğimiz kalmadığında onu da çalıştırmasını öğreneceğiz. Otel çalışanları da bizlere karşı oldukça yardımsever ve anlayışlı.






Şu sıralar otelde, bir dövüş turnuvası için kalan büyük bir ekip var. Onlar dışında sorun yok. Neden sorun derseniz, çocuklar gün boyu kafalarına yumruk, tekme yemekten beyinlerinin pekmezleri akıyor olsa gerek, sırada beklerken elimizdeki tabağı boş sanıp çatallarıyla kemal paşamıza falan dalıyorlar. Biz de ses çıkaramıyoruz tabi. Sağlam bi sağ kroşe ile nakavt olmanın alemi yok.

Kuşadası buraya 10 km civarında bir uzaklıkta. Bu da bizim için güzel bir avantaj. Haftasonları kafamızı dağıtmak için güzel bir şans. Davutlar Plajı ise otelden görünüyor.

Otelden kalkan servisle yaklaşık 50 km'lik bir mesafe kat ederek Akademi'ye ulaşıyoruz. Yol yaklaşık 1 saat sürüyor. Sabah 6:30'da kalkmanın ızdırabıyle hemen herkes yolda uyuyor zaten.

Biraz eğitim programımızdan bahsedeyim. Burada  öncelikle yaklaşık 2 ay ATPL derslerinin özeti anlamında teorik dersler alacağız. İlk iki gün genel uçak bilgisi dersi aldık. Uçakların motor sistemleri, kontrol yüzeyleri, uçuş ilkeleri vs. Şimdi ise meteoroloji dersi alıyoruz. Bulut tipleri, basınç merkezleri, yan rüzgarlar, türbülans vs. Hele ki bir CB bulutları var. Çok çekici. İnsanın bi bakıp çıkası geliyor. Bakabiliyorsunuz ama çıkamıyorsunuz tabi.



Hocalarımız kendi alanlarında oldukça uzman ve konulara hakim. Bu dersleri ATPL safhasında daha ayrıntılı alacağız.

Bu 2 aylık süreçten sonra tek motorlu uçaklarla uçuşlarımız başlayacak. Bunla ilgili ayrıntılı bilgiyi bu safhaya geldiğimizde yazacağım.

Görüşmek üzere.

2 Şubat 2016

HAYAL EDİNCE

"Çok istersek geler bence." demişti Türk Havayolları reklamındaki Kerim. Gerçekten de hayal edip çok isteyince insanın başaramayacağı şey çok azdır. İsterseniz önce, blogumun ruhunu oluşturan bu reklamı bir hatırlayalım..


Bundan tam 14 sene önce sınavlarını kazandığım Hava Harp Okulu'na ailevi sebeplerden katılamamam ile kapanan havacılık defterim şimdi yeniden açıldı. Aslında askerlik görevimi Hava Kuvvetleri'nde teğmen olarak yapıp, babamın da isteğiyle subaylığa devam etme durumu da ayrı bir ironi konusu.

Havacılığa olan ilgim, sanıyorum ki babamın bana küçükken aldığı Lego Technic uzay mekiği ile başladı. Çocukluğum legolar ile geçti. Ve technic serisine geçişim bu uzay mekiği ile olmuştu. Allah'tan o zamanlar astronutluk nedir bilmiyormuşum.


Daha sonrasında bir çok uçak maketim oldu. İstanbul'da bir havacılık kulübünde uçak maketleri yapıyordum. Ayrıca uzaktan kumandalı iki adet helikopterim vardı. Hayır helikopter pilotluğuna çok meraklı değilim, uzaktan kumandalı uçaklar çok pahalıydı.



Gözüm hep yukarılardaydı ama bunu nasıl yapabileceğim konusunda hiç bir fikrim yoktu. Türk Havayolları Uçuş Akademisi'nden haberdar olduğumda ise malesef mesleğim olan inşaat mühendisliği bu eğitim için belirlenen meslekler arasında değildi. Özel uçuş okullarına gidecek bütçem de maalesef yoktu.

Ben de kendi mesleğimde ilerlemeye karar verdim, okulumu bitirdim ve babamla ufak bir şirket açtık. Bu süreçte akademi artık inşaat mühendislerini de kabul etmeye başladı ama bu sefer de karşıma askerlik ve yaş sorunu çıktı.

İş yoğunluğu, yüksek lisans, gezme-tozma derken yaş oldu 31 ve yedek subay olarak askere gittim. Şunu çok net diyebilirim ki, hayatımın en güzel dönemiydi. Hatta o kadar çok mutluydum ki, komutanlarımın da gazıyla Hava Kuvvetleri'nde subay olarak devam etmeye karar verdim.

Ta ki, THY Uçuş Akademisi yaş sınırını 84 doğumlulara çıkarana kadar.

Makine mühendisi olan çavuşlarımdan Samet'i THY sitesinde kabin memurluğu başvurusu yaparken gördüm. Neden pilotluk sınavına girmediğini sorduğumda ingizlicesinin yeterli olmadığını söylemişti. Ben de kriterlerin sürekli değiştiğini, benim de süreci takip ettiğimi, ama yaşım sebebiyle giremediğimi söyledim ve yanından ayrıldım. Biraz uzaklaşmıştım ki çavuşun sevinç dolu "Komutanım müjdemi isterim" şeklinde haykırmasıyla tüylerim diken diken oldu. Neden bağırdığını anlamıştım. Kendisine sözüm var, Allah nasip eder uçmaya başlarsam güzel bir hediye alacağım.

Bunu öğrendiğimde IELTS sınavına girmek için sadece 2 haftam vardı. İngilizceme çok güvensem de, IELTS tam bir taktik sınavıydı ve iyi hazırlanmam gerekiyordu. Bir internet sitesinde okuduğum "IELTS için 1 ay çok yetersiz bir süre" yorumu bana "Ya IELTS beni alır ya ben IELTS'i" dedirtti. Komutanlarımın da müsamma göstermesiyle, görevlerimi aksatmadan 2 hafta IELTS ile yatıp kalktım. İkinci bir şansım yoktu, çünkü bu sınavın sonucu açıklandıktan 2 gün sonra başvuru tarihi sona eriyordu.

Şükürler olsun tam ucundan yeterli puanı alarak ilk engeli geçmiş oldum. Ufak bir iki hatam daha olsa sınavı geçemeyecektim. Artık sıra DLR 1'e gelmişti. Askerde olmam sebebiyle kısıtlı vaktim vardı. Akşam 6 gibi birlikten çıkıp eve geliyordum ve modüllere yumuluyordum.

Kısaca DLR 1'den bahsetmek gerekirse, bu sınav Alman Havacılık ve Uzay Dairesi'nin yaptığı, sizin matematik, fizik ve ingilizce'de genel seviyenizi, psiko-motor alanında da yeteneğinizi ölçen bir pilotaj sınavı. Neler var bu sınavda? Görsel ve işitsel hafıza, refleks, yön duygusu, çoklu görev, similasyon hakimiyeti, vs. gibi özellikleriniz test ediliyor. THY bu modülleri size sınav öncesi veriyor ve çalışmanızı sağlıyor.

Yaklaşık 2-3 hafta bu sınava çalıştıktan sonra DLR 1 sınavına girdim. Çıktığımda iptaldim. Hayatımın en kötü günüydü. Çünkü modüllerden MIC yani simulator olan kötü geçmişti. Aslında geçmemiş çünkü DLR 1'den geçtim. MIC'de takip etmeniz gereken bir yeşil nokta var. Bu nokta uçağın türbülans sebebiyle sağa-sola kaçması, düşüşe geçmesi, tırmanması vs. sebebiyle sürekli hareket halindeydi ve bunu yakalamak çok zordu. Bir yandan uçağa güç veriyorsunuz, bir yandan burnu dikiyorsunuz, bir yandan yatırıyorsunuz, bir yandan duyduğunuz rakamları sisteme giriyorsunuz vs. Ama meğersem bakılan şey ani değişimlerde anlık olarak tepki verebiliyor musunuz? Ben bunu yaptığım için aslında doğru olanı yapmışım. Sınavdan çıktığımda o moral bozukluğu ile Flyinn'e gittim. Orda cafede bi arkadaşıma yakınırken şu an Aydın Akademi'de beraber olduğumuz, 66. Filo'da eğitim alan  Mehmet ve annesi ile tanıştım. O da sağlık raporu için oradaymış. Sağolsun az kahrımı çekmedi 1 sene. Dün bana "1 sene önce nerdeydik, şimdi nerdeyiz kanka?" demesi paha biçilemez.

Sonuç itibari ile süreç artık iyice ciddiye binmişti ve benim en önemli aşama olarak gördüğüm DLR 2 sınavına zaman gelmişti.

DLR 2 tamamen bir psikoloji savaşı. Savaş diyerek abartmıyorum çünkü 45 dakika, karşınızda havacılık üzerinde uzmanlaşmış, yine Alman Havacılık ve Uzay Dairesi'nden gelen 2 tane demir gibi Alman psikolog ve kaptan ile ingilizce mülakat yapıyorsunuz. Kendinizi mi anlatacaksınız, havacılığa olan ilginizi mi ifade edeceksiniz, Türkçe-İngilizce mi düşüneceksiniz derken tam bir kaos yaşıyorsunuz. Almanlar'ın ara ara sizi tersleyerek, seslerini yükselterek stres yaptırmaya çalışıp modunuzu düşürmek istemesi de cabası. Benim mülakatımın daha 10. dakikasında "Tamam Burak, havacılığa olan ilgini anladık bunu geç artık" diye sert bir şekilde terslenmem ise oldukça traji-komikti. O an bunun iyi mi kötü bir şey mi olduğunu idrak edememiştim. Sınavdan çıktığımda nasıl geçtiğine dair hiç bir fikrim yoktu.

Velhasılıkelam, uzun bir cayır cayır yanma (bekleme) süresinden sonra DLR 2'den de geçtiğimi haber alınca çok rahatladım..

Desem de inanmayın. Rahatlamıyorsunuz. Aksine daha da geriliyorsunuz. Çünkü sırada son aşama mülakat vardı. Bir kaptan ve bir İnsan Kaynakları personeli artık sizinle işe alım için görüşüyorlar. Oturmanız, kalkmanız, konuşmanız, davranışlarınız vs. Kısaca THY gibi dünya çapında bir firmayı temsil edebilir misiniz? Sanırım burada bakılan bu. Her ne kadar en zor aşamaları geçmiş de olsanız bu sürecin her anı bir muamma. Bir anda attan düşebilirsiniz. (Mesela ben şu an eğitime başlamış olmama rağmen kendimi asla f/o olarak görmüyorum).

Mülakatım gayet güzel ve olumlu bir havada geçmişti. İnsan kaynaklarında görevli beyefendi ile kaptanımızı karıştırmamı ayrı tutuyorum tabi.

Ve 9 Kasım 2015. Hayatımın tartışmasız en güzel günü. Mülakat sonucum olumluydu. Uykudan e-posta sesinle uyanmıştım. Ellerim telefona giderken Azer Bülbül Baba'dan bir farkım yoktu. "Olumlu" ibaresini görmemle birlikte "ağlamıyorum gözüme sevinç kaçtı" durumu bir oldu. 32 yaşında bir insan olarak yatağın üstünde zıpladım falan o derece.

"İşte bu sefer çok rahatladım" diyeceğim sanıyorsunuz ama hayır, çünkü sırada sağlık raporu vardı. Bilmediğim bir şey olabilirdi, ya da sigara yüzünden nefes testim kötü çıkabilirdi. Kendim solunum fonksiyon testi yaptırdım, doğal olarak sigaradan dolayı sonuçlar yaşıma göre iyi değildi. Her ne kadar doktor "Sorun olmaz, tehlike sınırında falan değilsin" dese de iyice gerildim. Belki inanmayacaksınız ama en gergin bekleyiş buydu. Yüzüp yüzüp kuyruğuna gelip de sağlıktan elenmek de fena koyardı adama. Sigarayı bıraktım bir süre, spor yaptım, beslenmeme dikkat ettim.

Neyse ki korktuğum olmadı ve Allah'a şükürler olsun sağlık raporunu da sorunsuz aldım. Ne zaman tam olarak rahatladım biliyor musunuz? Raporumu alıp THY doktorlarımıza onaylattığımda. Her aşamayı geçince rahatlarım diyorsunuz ama o iş öyle olmuyor işte.

Sağlıktan sonra sıra filomuzun yani eğitim yerimizin açıklanmasına geldi. Bu artık güzel bir heyecandı. Gönlümden geçen Aydın THY Uçuş Akademisi'ydi çünkü THY Kültürü ile yetişmek istiyordum. Ayrıca İstanbul'dan bir süre ayrılmam iyi olacaktı. Sonuç açıklandığında 68. Filo Aydın'ı görünce de artık her hangi bir huzursuzluğum kalmadı.

Evrakların hazırlanması, sözleşmenin yapılması, İstanbul'daki ilk oryantasyon eğitimi (İlkyardım, güvenlik bilinci, havacılık ingilizcesi) derken her şey çok hızlı bir şekilde gelişti ve Aydın'a geldim.

Bu yola baş koymuş arkadaşlara tavsiyem, "çocuklar inanın, inanın çocuklar." Hayallerinizin peşinden gidin, kovalayın, yılmayın, hayatın ne zaman ne getireceği hiç belli olmuyor. Bir çok şeyi tam ucundan yakalayarak tam 1 sene içimde hayatım değişti, sizin de değişebilir, yeter ki isteyin.

Çok sevdiğim bir laf vardır, "Hayalleri olmayan asla yaşayamaz." Hayal kurmaktan korkmayın. Kimseye anlatmayın ama kurun. Adı üstünde hayal. Olmasa da olur, ama olursa da çok güzel olur. İşte bu blogumun temasını da bu yüzden THY'nin Hayal Edince reklamı oluşturuyor.

Benim hayatta iki hayalim vardı, biri uçmak, birini de beni yakından tanıyanlar çok iyi bilir. Allah nasip ederse 5 sene içinde de onu gerçekleştirmeyi düşünüyorum.

Bu blogu açmamdaki amaç, bu süreçte yer alan arkadaşlarıma bir nebze de olsa NAÇİZANE yardım edebilmek. Aklınıza ne geliyorsa sorabilirsiniz. Elimden geldiğince tecrübelerimi paylaşırım. Benim de daha alacağım çok ama çok uzun bir yol var. Havacılıkta öğrenmek bitmez. Ama paylaştıkça kolaylaşır. Ve burada asıl mevzu, "Tamam ben oldum" derseniz bitersiniz. Kimse her şeyi bilemez. Örneğin ben şu an kendimi kesinlikle pilot olarak görmüyorum. Ne zaman ilk resmi ticari uçuşumu yaparım, anca o zaman diyebilirim. Kendinizi bilmek önemlidir. Unutmayın, "Ne oldum delisi" olanlar kaybetmeye mahkumdur.

Şimdilik bu kadar. Önümüzdeki günlerde Aydın'da kaldığımız yer, filodaki devrelerim ve eğitimler hakkında yazacağım. Henüz havacılık fotoğrafları paylaşamasam da, Instagram'dan takip etmek isteyen olursa kullanıcı adım _Burakbekar_

Görüşmek üzere.